15 Mart 2016 Salı

Ruh ve ceset

İnsanın ahirette bütün bu güzelliklere mazhar olmasına vesile olması yönüyle ceset, Allah’ın insana bahşettiği çok önemli nimetlerden birisidir. Onun bir nimet olduğunun vurgulanması da ilk defa Hazreti Âdem’le (aleyhisselâm) başlamıştır. Allah, meleklere Hazreti Âdem’e secde etmelerini emretmiş, İblis dışında kalan bütün melekler ona secde etmişlerdir. (Bkz.: Bakara sûresi, 2/34) İblis ise gurur, kibir ve bencilliğe kapılarak secde etmemiştir. Ruhânîler ve melekler ondaki enginliği görmüş, emre itaatteki inceliği anlamış ve secdeye kapanmışlardır. İşte bu da Hazreti Âdem’in cesedi karşısında Allah’ın ruhlarda bir saygı uyarma ameliyesidir. Değişik vesilelerle ifade ettiğim gibi, eğer Allah’tan başkasına secde edilmesi tecviz edilseydi, insana secde edilirdi. Zira o, iç ve dış yapısı itibarıyla âbide bir varlıktır.

Melekler yapıları itibarıyla emre itaatteki inceliği anlar, esrar-ı ulûhiyeti bilir, melekût âlemine açık yaşar ve bir anda bin yerde bulunabilirler. Fakat onlar maddî âleme ait hususiyetleri tam duyamazlar. İşte bu sebeple de insan gibi garip bir varlık karşısında şaşırmış ve أَتَجْعَلُ فيهَا مَنْ يُفْسِدُ فيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَۤاءَ “Orada bozgunculuk yapacak, yeryüzünü fesada verecek, kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” (Bakara sûresi, 2/30) demişlerdir. Zira insan, fokur fokur şehvet, bencillik, fahir, gazap ve rasyonellik kaynayan ve bu yönüyle de mesâvîye açık yaratılan bir varlıktır. Fakat o, bütün bunları terbiye altına aldığı takdirde bir anda Allah’ın makbul, mahbup ve mahmud bir kulu derecesine yükselebiliyor. Allah, bütün bu izafî şerlerle hayırlar yaratıyor. Demek ki melekler onun bu yönünü bilemiyorlar. İnsan, gerek ruhî gerekse bedenî yapısı itibarıyla ve bu ikisi arasındaki münasebetle öyle mânâlar ifade ediyor ki bu, kitaplarla anlatılamaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder