14 Haziran 2016 Salı

Hırsız

Bir kısım kimseler dünyanın değişik yerlerinde belli yollarla iktidara yürümüş, iktidar olmuş ve halklar üzerinde hâkimiyet kurmuşlardır. Onlar bu uğurda, meşru-gayrimeşru ellerindeki her türlü imkânı kullanmış, belli yerlere gizlice nüfûz etmiş ve gelip o ülkenin imkânları üzerine konmuşlardır. İşte bu tür insanlar çevrelerine bakarken hep kendi iç dünyaları adesesinden bakar, değişik hareket ve oluşumları, faaliyet ve kıpırdanmaları kendi yaptıklarına kıyas edip öyle değerlendirir ve neticede kendi levsiyatlarını başkalarında da tahayyül edip insanlarla muamelelerini bu anlayışa göre belirlerler.
Hani bir hırsız bir dükkânın kepenklerinin önünden geçerken, onlara bakar ve o esnada “o kepengin kolay bir şekilde nasıl açılacağı, kilidinin nasıl çözüleceği, hangi yollarla içeriye girilip daha sonra içerideki o malların nasıl hızlı bir şekilde boşaltılacağı” gibi şeyleri düşünür. Yani oradan geçerken daha başta göz hırsızlığıyla, yapacağı hırsızlığın zeminini hazırlar, onun kurgusuyla meşgul olur. Fakat o dükkânın sahibi de dükkânının önünden geçerken gözleri kendi kepenginin üzerinde, muhtemel bir hırsızlığa karşı oradaki kilidin yeterince güvenli olup olmadığını düşünür.
Bu durumu gören ve o şahsın dükkân sahibi olduğunu bilmeyen hırsızlar ise, onu kendilerine kıyas edip “bu da bizden” derler.
İşte bu misalde olduğu gibi, birileri kırk haramiler gibi milletin mukadderatı üzerine oturmuş, belli yerlere sızmış, nüfûz etmiş ve oraları ele geçirerek kendi aralarında paylaşmışlarsa, gayet masum düşüncelerle ve insanî faziletlerin i’lası istikametinde koşturup duran insanları da aynı şekilde değerlendirir, onlara da aynı gözle bakarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder