10 Nisan 2016 Pazar

Hz. Ali Efendimiz

Hz. Ali Efendimiz döneminde fitneler aynen günümüzde olduğu gibi kabardıkça kabarmış, köpürdükçe köpürmüştür. O dönemde Hz. Ali’ye karşı çıkan Hariciler Harura’da toplandıklarında birisi Hz. Ali’ye gelerek, “Yâ İmam! Hariciler falan yerde ordularıyla toplanmışlar, senin üzerine gelecekler. İyisi mi onlar senin üzerine gelmeden, sen onların üzerine git ve onları bütünüyle yok et.” demiştir. Hayber’in kapısını koparan Şah-ı Merdan, kılıcını çektiği zaman bir kılıç darbesiyle birkaç kelleyi birden alan Haydar-ı Kerrar, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun velâyetin serkârı yaptığı o büyük imam, “Ne malûm onların bizim üzerimize geleceği?” diyerek kendisine yakışanı söylemiştir. Görebiliyor muyuz bu yaklaşımdaki inceliği! Bence esas şâh-ı merdanlık, Hayber’in kapısını koparmada, Amr İbn Abdivüdd’ü bir kılıç darbesiyle ikiye biçmede değil, enaniyetin “ben, ben” diye Ramazan davulu gibi ses çıkarma ihtimalinin olduğu bir zamanda bu şekilde kendini kontrol altına alıp iradesinin hakkını vermede aranmalıdır. Evet, bence esas yiğitlik, gerçek şecaat ve cesaret, böyle kritik bir zamanda, “Ne malum bize hücum edecekleri?” sözünü söyleyebilmektir. Hazreti İmam Hümam Ebû Hanife Hazretleri de onun bu mülahazasını esas alarak, nereye yürüyecekleri kesin olarak bilinmediği sürece bir yerde toplanmış bir grubun üzerine yürümenin caiz olmayacağı görüşünü benimsemiştir. (Bkz.: el-Merginânî, el-Hidâye 2/170-171; el-Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâî’ 7/140-142)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder