5 Ağustos 2016 Cuma

İslâm’ı elinden tutacak, kaldıracak yok

Çoklarında ümitler sarsık, iradeler mefluç, heyecanlar sönük ve hemen herkesin ekstradan lütuflar bekler gibi bir hâli var; yok ciddî bir gayret, sistemli bir hareket ve mefkûrevî bir aksiyon; ruhlar çaresizlik anaforlarına kapılmış gidiyor ve sineler hissizlik ve sessizlik murakabesi içinde. Böyle bir mağmumlar dönemini seslendiren merhum Âkif biraz da şiirin serâzat havasına teslim çığlıklarını şöyle yükseltiyordu:

“İslâm’ı elinden tutacak, kaldıracak yok…

Nâ-hak yere feryad ediyor: Âcize hak yok!

Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhî?

Ağzım kurusun… Yok musun ey adl-i ilâhî!”

İlâhî adalet her zaman vardı, şimdi de var; ama o, adaletten pay alma liyakatine göre lütfedilir.. bir vakt-i merhûna bağlı tecel i eder.. zulmün gayretullaha dokunmasıyla harekete geçer.. aktif bekleyip bakalım;

“Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler.”

(İbrahim Hakkı)

Biz kendimize gelip duyguda, düşüncede, ruhta ve gönülde dirileceğimiz, dirilip içtimaî adaleti gerçekleştireceğimiz âna kadar yeryüzündeki bu korkunç mezâlim böyle devam edeceğe benzer. Yapılması gerekli olan şeyleri yapmadan, ne kaderi tenkit ne de şuna-buna sövüp saymakla, hiçbir problem halledilemez. Aksine bu hâlimizle daha fazla günahlara girmiş, rahmete liyakat hakkımızı da kaybetmiş oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder