19 Kasım 2016 Cumartesi

Bil illeti, kıl sonra müdâvâta tasaddî

Abdulkadir Udeh’in “Müntesiblerinin vefasızlığı ve düşmanlarının gadri arasında İslâm” isimli bir kitabı vardır ve zannediyorum bu tesbit Malik bin Nebi’den ziyade Udeh’e aittir.
İster Malik, isterse de Udeh söylemiş olsun, bu söz çok yerindedir ve ona katılmamak da mümkün değildir. Bir şey ifade ediyorsa, ben de senelerdir aynı kanaati taşıyorum; evet, asırlar var ki, İslâm dünyası dediğimiz coğrafyada Müslümanların en büyük problemi düşmanlık ve vefasızlık olmuştur. İslâmı gadre uğratan iki cephe vardır: Birisi, sürekli taarruzlar peşinde olan haset, kin, inat ve küfür cephesi; diğeri de, dini yolda bulmuş gibi davranan, kültür müslümanlığı tavrı sergileyen vefasızlar cephesi.
Bu hakikati dile getirmek ve vakayı rapor etmek gereksiz görülebilir. Fakat, bazı problemleri bilme ve onları teşhis etme tedavi adına çok önemlidir. Ziya Paşa’nın

“Bil illeti, kıl sonra müdâvâta tasaddî,

Her merhem her yâreye derman mı sanırsın?

En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun,

Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?

dediği gibi her şeyden önce il etin bilinmesi, hastalığın teşhis edilmesi, doktorların ifadesiyle “tanı”nın ortaya konması lazımdır. Bu yapılmadan tedaviye başlanması mümkün değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder