Nice derbeder gibi görünen kimseler vardır ki, onların içleri define doludur. Bu hakikati İbrahim Hakkı Hazretleri bir şiirinde şöyle ifade eder:
“Hakkı, gel sırrını eyleme zâhir
Olayım der isen bu yolda mâhir
Harabât ehline hor bakma Zâkir,
Defineye mâlik viraneler var.”
Rivâyetlere göre İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Şakir ve Zâkir adında iki oğlu varmış. Zâkir sürekli Hakk’ı zikirle meşgul olan sâlih bir evlâtmış. Şakir ise o yıllar meyhaneden çıkmayan, ayık dolaşmayan biriymiş. Bir gün İbrahim Hakkı Hazretleri Zâkir’i yanına alır ve birlikte yürürler. Derken yürüdükleri yol üzerinde bir meyhanenin önünden geçerler. İbrahim Hakkı Hazretleri, oğluna dışarıda beklemesini söyleyip içeri girer. Oğlu Şakir’i masa başında sızmış olarak bulur. Mekân sahibine oğlunun ne kadar borcunun olduğunu sorar ve bütün borcunu öder. Sonra da dışarı çıkar, oğlu Zâkir’le yürümeye devam eder. Şakir ayılınca borcunu ödeyip çıkmak ister. Ama mekân sahibi, “Borcun yok, baban hepsini ödedi.” dediğinde âdeta yıkılır, içini müthiş bir hayâ duygusu kaplar. Hemen babasının peşine düşer nihayet onu kardeşiyle birlikte bir uçurumun kenarında bulur. Onların konuşmalarına şahit olur. Babası İbrahim Hakkı Hazretleri, kardeşi Zâkir’e, “Oğlum, Kırklar’dan biri vefat etti. Şu uçurumdan atla ki, onun yerine sen de onlara karışasın.” demektedir. Ama kardeşi tereddüt eder, bir türlü atlayamaz. Bu konuşmaya kulak misafiri olan Şakir, “Baba, ben atlasam olmaz mı?” der, sonra da helâllik dileyip atlar, kırkların arasına karışır. Bunun üzerine İbrahim Hakkı Hazretleri, Zâkir’in şaşkın bakışları arasında yukarıdaki meşhur şiirini seslendirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder