Menkıbelerde anlatılır: Ehlullahtan bir zatın çocuğu belli bir yaştan sonra muziplik olsun diye eline aldığı nodulla milletin ta uzak yerlerdeki sarnıçlardan taşıdıkları su tulumlarını deler. İlk başta, Hazret hatırına kimse bu duruma sesini çıkarmaz. Ancak zamanla milletin canına tak der ve bir iki insan gelip meseleyi Hazret’e anlatır.
Hazret hemen bir nefis muhasebesi içine girer ve böyle bir sonucu tevlid edebilecek hatanın ne olabileceğini düşünmeye başlar. “Acaba ben neyi nodulladım, neyi deldim ki, çocuğum bunu benden tevarüs etti?” der, geçmişini gözden geçirir. Ehlullah hayallerinden geçen olumsuz şeyleri bile günah saydıkları için belki kendince pek çok kusurunu bulmuş olabilir. Fakat fiiliyat sahasında bu türden bir kusurunu hatırlayamaz. Bunun üzerine hanımına gelir ve meseleyi ona da anlatır. Ona; “Bizim oğlan uzun zamandan beri böyle bir şey yapıyormuş. Ancak insanlar nezaket ve terbiyelerinden dolayı bize bir şey söyleyememişler. Şimdi bizim bu terbiyesizliğin önünü almamız lazım.
Hele sen de bu açıdan bir sergüzeşt-i hayatını gözden geçiriver.” tavsiyesinde bulunur. Kadın da düşünmeye başlar ve sonra şöyle der: “Efendi! Vallahi ben o türden bir kusurumu bulamadım. Fakat hamile iken komşulardan birisinin evine gitmiştim. Örgü örüyordum. Elimde tığlar vardı. Bu arada orada bir portakal gördüm. Tığın ucuyla ona az dokundum ve onu ağzıma getirdim.” Bunun üzerine Hazret, hanımından, hemen komşusuna gitmesini, ondan helalik talep etmesini ve oturup tevbe etmesini ister.
Çok geçmez, o çocuk, elindeki nodulla tulumları deldiği esnada birdenbire kendi kendine: “Ben, parmakla gösterilen falan şahsın oğluyum. Böyle bir insanın evladı olarak milletle böyle muzipçe oynamak bana yakışır mı? Tevbe ya Rabbi!” der ve koşa koşa babasının yanına gelir. “Baba! Ben bugüne kadar şu haltı karıştırdım.” der. Kim bilir belki de o esnada babası da ona; “Oğlum! O haltı sen karıştırmadın, o haltı zamanında biz karıştırmışız.” diye mukabelede bulunur.
Evet, anne-babaların, çocuklarını yakın takibe alarak onların hiçbir şeyi nodullamalarına fırsat vermemeleri gerekir.
Zira sizdeki bir arıza, sizde olmasa onlarda zuhur eder ve evlat acısıyla onu çeken yine siz olursunuz. Allah karşısında yere siz bakar, evladınızın o hâli karşısında sıkıntı ve ızdırabı siz yaşarsınız. Bu bir menkıbedir. Ancak menkıbelerle ilgili fakirin bir mülâhazası var. Diyorum ki: Menkıbelerde aslındaki sıhhate değil, faslının ifade ettiği mânâya bakılmalıdır.
31 Mayıs 2016 Salı
Ehlullahtan bir zatın çocuğu
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder