Kırklareli’nde vazife yaparken fırıncı Ahmet Efendi’den bir hikâye dinlemiştim: Yemeği ağzınıza götürdüğünüzde parmaklarınızı bile yiyebileceğiniz kadar enfes yemekler yapan bir aşçı varmış. Fakat bu aşçı hayatında hiç servis yapmamış. Bir gün garson gelmediği için servis yapma vazifesi ona düşmüş. O da ellerini arkasına koyup “Arkadaş, ün görmüşüm, gün görmüşüm; baştan gelsin baklava!” demiş. Bir hikâye olsa da, bu kıssanın bize ifade ettiği çok mânâ var. Evet, sizin sunduğunuz baklava gibi leziz bir yiyecek olabilir ve siz o baklavayı gönlünüzden kopup gelen bir insanlık ve iyi niyetle sunabilirsiniz. Ancak her şeyin bir sırası bulunduğunu ve karşınızdaki insanların belli alışkanlıklarının olduğunu asla unutmamalısınız. Söylediklerinizin ve yaptıklarınızın zamanlamasını ayarlamanız bu açıdan çok önemlidir. İşte işin önünü-sonunu hesap etme, meseleleri arka planıyla görme, onlara mahrutî ve bütüncül bir nazarla bakma ve mebdeden müntehaya hep tenasüb-i ill iyet prensibine göre hareket etme basiret dediğimiz o âlî vasfa ait hususlardandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder