Meseleler hep gelip “sohbet-i Cânân”a dayanmalı. Oturup
kalkarken, dünyevî meselelerden bahsederken bile ahiret buudlu davranmalı.
“Allah’ı başkalarına tanıtma ve bu vesileyle kurtulma”, yapacağımız işlerde
rotayı tayin etmeli. Mesela, teknolojiden bahsederken “Bu teknoloji Rabb’imizi
anlatma adına ne işe yarar? Şu ilmî inkişafı, Rabb’imizi insanlara duyurma adına
nasıl değerlendirebiliriz? Uhrevî hayatımız adına interneti nasıl
kullanabiliriz?” sorularının cevabı aranmalı.
Mesela, bugün, biz
meşgul olsak da olmasak da internetin de bağımlıları var. Bazıları onu kendi
hesaplarına, şeytanın oyuncağı gibi kullanıyor ve sürekli kötülük yayıyorlar.
İnanan insan, onu da uhrevî kazanç vesilesi yapabilir. Fakat o dikkatli olur;
hangi tuşa dokunacak, hangi sayfaya girecek, bunu iyi belirler. Tahminî bir tuşa
dokunurken de “İnşaallah karşımıza iyi bir şey çıkar” mülâhazasıyla teyakkuzda
olur. Bunlar, kalb ibresinin göstermesi gereken noktaya yönlendirilmesi
açısından çok belirleyici hususlardır.
Bir mü’min,
kâinattaki her şeyde Allah’ı gösteren bir işaret bulur; ona bakar, Cenâb-ı
Hakk’ın izlerini görür. Bu, teknolojiyle de mümkündür. Mesela, çağın
büyüklerinden birinden dinlemiştim, Hz. Bediüzzaman arabayla bir yere giderken
radyoda şarkı çıkıyor. Arabayı kullanan şahıs, Üstad’ın lâubalîliğe karşı kapalı
olmasına saygısının ifadesi olarak radyoyu kapatmak istiyor. Radyonun düğmesini
çevirirken Bediüzzaman kendisine has edasıyla, “Dur keçeli...” diyor, “ben hava
unsurunu temaşa ediyorum, havayı insanların hizmetine veren Allah’ın kudretini
tefekkür ediyorum.”
Hani daha önce de
çok anlattım; Alvarlı Efe Hazretleri, “Dört güzeller” türküsünü duyunca Hz. Ebû
Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’yi hatırlayıp iki gözü iki çeşme ağlarmış.
İşte onun gibi, Üstad da orada konsantre olmuş; şarkıyı
değil, o şarkının ötesinde hava nimetini dinliyor, onu tefekkür ve temaşa
ediyor.
Bu müthiş adamı
görmeyi hepiniz gibi ben de çok arzu ederdim. Dizinin dibinde oturmayı,
sohbetine ermeyi, dinlemeyi çok isterdim. Nasip... Belki bize görememenin hasret
ve hicran sevabı, görenlere de huzurun insibağının sevabı yazılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder