22 Aralık 2016 Perşembe

Senden başka kapı yok ki

Bazen bir söz, bir tavır, bir davranış Hak katında pek hora geçer. Bilemeyiz, Erzurumluların ifadesiyle “bahane tanrısı”nın, kimi ne ile affedeceğini bilemeyiz. Bize düşen şey, kemâl-i sadâkatle ona bağlı yaşamaktır. Onsuz yapamayacağımızı hem vicdanımızda duymak, hem de bunu her fırsatta ifade etmektir.
Geçenlerde On İkinci Nokta münasebetiyle söylemiştim, Üstad da aynı şeyi ifade ediyor: “Senden başka kapı yok ki ona gidilsin.” Bu genel bir mülâhazadır. İbrahim Ethem de aynı nağmeyi seslendiriyor:
Hecertü’l-halka turran fi hevâke
Ve eytemtü’l-iyâle likey erâke
Velev katta’tenî fi’l-hubbi irben
Lemâ hanne’l-füâdü ilâ sivâke.
Tecâvez an daîfin kad etâke
Ve câe râciyen yercû nidâke
Ve in yekü ya müheyminu kad asâke
Felem yescüd lima’bûdin sivâke.
İlahî abdüke’l âsi etâke
Mukırran bi’z-zünûbi ve kad deâke
Fein tağfir fe ente ehlün lizâke
Fein tadrud femen yerham sivâke.
Allah’ım, senin uğruna her şeyi terk ettim,
Cemâlini görmek için çoluk çocuğu yetim bıraktım,
Aşkınla beni parça parça etsen de,
Şu kalbim senden başkasına meyl etmeyecektir.
Eşiğine gelmiş bu dilenciyi hoş gör.
Hoş gör ki, o senin davetinden ümitlenip sana koşmuştur.
Ey her şeyi bilen, her şeyden haberi olan Müheymin,
Kulun günahlara batmıştır, batmıştır; ama senden başkasına da secde etmemiştir.
İşte, asi kulun kapına geldi,
Günahlarını itiraf edip yalnız sana iltica ediyor.
Onu affedecek sadece sensin;
Affetmez de kapından kovarsan, senden başka kim var ki ona merhamet etsin.
Evet, “Her ne kadar hayatım sana isyanla geçmişse de senden başka mabuda secde etmedim” diyor. İşte bu duygu, nezd-i ulûhiyette hora geçen bir duygudur. Bu duyguda bir mahviyet vardır, ma’siyeti kabul vardır. Şahsı adına yaptığı en küçük inhirafları çok büyük ve mahvedici olarak görme vardır; fakat aynı zamanda, Allah’ın rahmetinin enginliğine sığınma da vardır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder