21 Nisan 2016 Perşembe

Alvar İmamı

Evlâd-ı Resûl’den olan Alvar İmamı ile babası Hüseyin Kındığî Efendi, Pîr-i Küfrevî Hazretleri’ne intisap etmek üzere Bitlis’teki dergâhına giderler. Pîr-i Küfrevî Hazretleri, muhtemelen, görür görmez onlardaki istidadı hemen keşfettiğinden kendilerine hususî teveccühte bulunur ve ciddi ihtimam gösterir. Daha sonra da erbain çıkartma, seyr u sülûk-i ruhaniden geçirme, herhangi bir teste tabi tutma, endazeye vurma ihtiyacı duymaksızın her ikisine birden hilafet verir.

Cevahir kadrini cevher-fürûşân olmayan bilmez,

sarraf değilse bir insan altın ve gümüşten anlamaz. İşte Pir-i Küfrevî Hazretleri cevahir kadrini bilen bir cevher-fürûşân olarak görür görmez onların kıymetini anlıyor ve halkı irşat edebileceklerine dair kendilerine hilafet veriyor. Ani gelişen bu durum karşısında, o güne kadar Küfrevî Hazretleri’ne hizmet eden müritleri geceleyin ileri geri konuşmaya başlıyor ve sonra da hilafet konumunu ihraz edip etmediklerini anlama adına onları imtihana tabi tutuyor. O esnada birden kapı ardına kadar açılıyor ve içeriye giren Küfrevî Hazretleri onlara şöyle sesleniyor: “Mollalar! Mollalar! Hüseyin ve Muhammed Lütfi Efendi’nin bana ihtiyaçları yoktu.
Onları kemâlâtı buraya getirdi"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder