Kudüs fethedildiğinde Hz. Ömer Efendimiz, şehrin anahtarlarını almak üzere yanındaki hizmetçisiyle birlikte Medine’den yola çıkıyor. Yolda üzerindeki elbiseler yırtılınca yanında taşıdığı iğne ve iplikle onları dikiyor. Hazineye ait iki hayvanı kullanmaya hakkı olmadığı mülâhazasıyla tek bir hayvan alıyor ve hizmetçisiyle birlikte bu hayvana nöbetleşe biniyorlar. Tam Kudüs’e yaklaştıklarında binme sırası hizmetçisine geliyor. Binmesi için Hz. Ömer Efendimiz’e ısrar edilmesine rağmen o, bu teklifi kabul etmiyor ve hizmetçisini deveye bindiriyor. Yahudi ve Hıristiyan ruhanî reisler şehrin girişinde gelip onu karşılıyor, “Burayı fethedecek insanın bu evsafta olduğunu biz zaten kitaplarımızda görmüştük.” diyerek ona tazim ve tekrimde bulunuyorlar ve şehrin anahtarlarını kendisine Kudüs Patriği Sophronios teslim ediyor. Namaz vakti geldiğinde Hz. Ömer, namaz kılması gerektiğini söylüyor. Onlar da “Ey Mü’minlerin Emiri! Mabedimizin bir köşesinde namazınızı kılabilirsiniz.” diyorlar. Fakat Hz. Ömer, “Şayet Mü’minlerin Emiri burada bir yerde namaz kılarsa, arkadan gelenler teberrüken orayı bir mescid hâline getirirler. Bu da sizin hukukunuza tecavüz olur.” diyerek dışarıya çıkıyor ve kayaların üzerinde namazını eda ediyor. Şimdi bir, Hz. Ömer Efendimiz’in diğer dinlerin mabedlerine olan saygısına, incelik, hassasiyet ve basiretine bakın; bir de, güya İslâm adına yapılan bugünkü çirkin saldırılara!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder