Kendisini tanımış olma bahtiyarlığını ruhumda derinlemesine hissettiğim o büyük zatla (Alvarlı Efe Hazretleri) alakalı unutamadığım bir-iki hatıramı nakletmek istiyorum. Unutamadığım hatıralardan biri şudur: Henüz on dört, on beş yaşlarındaydım. Çok sevdiğim güzel bir arkadaşım vardı. Bana bir gün dedi ki, “İstanbul’da öyle dergâhlar, öyle medreseler var ki, Allah’ın izniyle altı ayda insanı evc-i kemâlâta çıkarıyor ve onu vaz u nasihat yapmaya ehil hale getiriyor.” Arkadaşım, bu sözleriyle beni ikna etti. Ben de hocama ve başımın bağlı bulunduğu o Hazret’e sormadan eşyalarımı bir küçük sandığa koyup arkadaşımla birlikte istasyona doğru hareket ettim. Bu arada benim başka bir talebe arkadaşım –ki bu arkadaşım Vehbi Efendi’nin torunuydu- bu durumu bizim akrabalara haber vermiş.
İstasyonda tam gişeye yanaşıp bileti alacağım esnada birdenbire biri bileğimden tuttu. Bileğimi tutan, babamın teyzesinin oğluydu. Bilet alamadan beni geriye getirdi. Ertesi gün hocam, bana Hazret’in beni çağırdığını haber verdi. Ben, titreye titreye onun yanına gittim. Onun bu ölçüde celallendiğini hiç görmemiştim. Bana “Vallahi, billahi, tallahi gitseydin paramparça olurdun.” dedi. Onun bu sözleri hâlâ tın tın kulağımdadır. Ben senelerce, “Yaptığım şey o kadar kötü müydü ki, gidince paramparça olayım?” diye düşündüm ve Hazret’in niye böyle dediğini anlayamadım.
21 Nisan 2016 Perşembe
Kendisini tanımış olma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder