İnsan, inandığı değerleri ruhlara duyurma adına pürheyecan olmalı, dine gelebilecek bir felaket karşısında âdeta ölecek hâle gelmelidir. Fakat bütün bunlarla beraber o, her zaman, akıl ve mantığıyla o heyecan dinamizmini tadil etmesini, onu doğru yola kanalize edip en güzel şekilde ondan yararlanmasını bilmelidir.
Maksadımı bir misalle izah etmeye çalışayım: Meselâ yüksek dağların eteğinde yer alan bir beldeyi düşünün. Bu beldede, her sene, karlar eridiğinde debisi çok yüksek, önüne gelen her şeyi kütük gibi sürükleyip götürebilen bir sel tehlikesi bulunmaktadır. Şimdi burada aklî ve mantıkî olan; bir baraj yapmak, o coşkun suyu kontrol altına almak, daha sonra da kanal ar açıp onunla kurak arazileri sulamaktır. Aynen bunun gibi, bir mü’minde de mutlaka heyecan olmalı. Öyle ki, din adına olumsuz bir durum zuhur ettiğinde ızdırapla iki büklüm olmalı, kıvrım kıvrım kıvranmalı, uykuları kaçmalı ve kalkıp odasının içinde deli-dîvâne gibi dönüp duracak hâle gelmelidir. Fakat o, bu heyecanı hiçbir fayda getirmeyen bağırıp çağırmalarla israf etmemeli, boşa harcamamalıdır.
15 Haziran 2016 Çarşamba
Aklî ve mantıkî
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder