Insanlığın bu hâli karşısında gamsızlığı, ızdırapsızlığı büyük bir afet olarak bilmeli ve “Eyvah! Yazıklar olsun bizim bu halimize!” deyip ızdırapla inlemelidirler. İnlemeli, seccadeye koşmalı, seccade onların alınlarını öperken onlar da “Ne olur Allahım, bahtına düştük!” diyerek Allah’a içlerini dökmelidirler. İşte böyle bir ızdırap ve sıkıntı, bizim için bir dinamo vazifesi görür ve bizi harekete sevk eder. Biz de bir itfaiyeci gibi tulumbamızı alıp yangını söndürmek üzere imdada koşarız. Zira Sûzî’nin sûzîşî nağmelerle ifade ettiği gibi;
“Tulumban al yetiş imdada, yangın var.
Dedim: Zahirde mi âşık?
Dedi: İhfada yangın var.
Sefine-i kalbime alevli bir kor attın ey dost
Bülend-avaz ile dersin
Bakın deryada yangın var!”
Evet, ülkede yangın var. Dünyada yangın var. Hayatî müesseselerde yangın var. Gelin Allah aşkına böyle büyük bir yangın karşısında herkes bir itfaiye memuru gibi hareket etsin; hareket etsin de bu korkunç yangını el birliğiyle söndürebilelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder