İnsanlığın İftihar Tablosu zamanında böyle kardeşlik köprüleri kurulmuş ve dostluk halkaları oluşturulmuştur. İlim ve zikir gayesiyle biraraya gelen ve omuz omuza veren insanlar mescidde halkalar teşkil etmiş ve herkesi onlardan birine dahil olmaya çağırmışlardır. Bu meselenin ehemmiyetine dikkat çekme sadedinde kaynak kitaplarda zikredilen “halka hadisi” çok ibret vericidir:
Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, Ashab-ı Kiram ile beraber bir halka halinde mescidde otururlarken, içeriye üç kişi girmiştir. Sonradan gelen o üç kişinin ikisi Rasûlullah’ın huzurunda durmuş; bilâhare onlardan biri halkada bir boşluk bularak oracığa oturmuştur. Diğeri de, halkaya dahil olmasa bile cemaatin hemen arkasında bir yere oturmuştur. Üçüncü şahıs ise, mescidde durmamış, arkasını dönüp gitmiştir. O esnada Ashabına nasihatte bulunan Rehber-i Ekmel Efendimiz, anlatmakta olduğu meseleyi bitirince şöyle buyurmuştur: “Bu üç kişinin halini size haber vereyim mi? İçlerinden biri Allah’a sığındı, Cenâb-ı Hak da onu ilahî himayesine aldı. Diğeri arkadaşlarına sıkıntı vermekten) utandı, Al ah da ondan (ona azap etmekten, Şanına yaraşır şekilde) haya etti. Öteki ise (o meclisten) yüz çevirdi, Al ah da ondan (Zâtına has bir mahiyette) yüz çevirdi.”
Evet, Sâdık u Masdûk Efendimiz, mü’minlerin meclisine sırt dönmeyi Allah’tan ve kendisinden uzaklaşma saymıştır. Demek ki, mutlaka halkaya dahil olmak ve onun içinde yer almak lazımdır. M. Lütfî Hazretleri’nin şu sözü de bu hakikatin farklı bir beyanıdır:
“Ey tâlib-i feyz-i Hudâ gel halkaya, gir halkaya.!
Ey âşık-ı nûr-i Hudâ gel halkaya, gir halkaya!”
Rahmet ve Bereket Cemaattedir!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder