Cemaatle namaz kılmak için mescide giden bir mü’minin her adımıyla bir günahının silineceğini ve yerine bir sevap yazılacağını; gönülden inanarak ve mükafatını Allah’tan umarak oruç tutan bir insanın geçmiş günahlarının affolunacağını; keza, yolculuk esnasında büyük günahlara girmeden, küçük günahları işlemekte ısrar etmeden ve fena söz söylemeden haccını
tamamlayan kimsenin günahlarından kurtularak annesinden doğduğu günkü gibi tertemiz evine döneceğini
açıkça ifade eden hadis-i şerifler misil ü daha pek çok Nebevî söz, ibadet ü taatin önemli bir arınma vesilesi olduğunu göstermektedir.
Bu hususa delil olarak zikredilebilecek ayet-i kerimeler de mevcuttur. Mesela; Cenâb-ı Allah, “Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Çünkü, iyilikler kötülükleri silip giderir. Bu, düşünen ve ibret alanlara bir nasihattır.” (Hud, 11/114) buyurmuştur.
Hadis kitaplarında bu ayetle alâkalı şöyle bir hâdise nakledilmektedir: Bir gün, genç bir sahabî, nefsine hâkim olamamış ve bir kadına sarkıntılık yapmıştı. Az sonra da ciddi bir pişmanlık hissiyle kendisini Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in huzuruna atmıştı. Helak olmaktan korkuyor gibi bir hali vardı; bir an önce yunup yıkanma ve bağışlanma yolu aramaktaydı. Aslında, en ufak bir hata karşısında mahvolmaktan korkma duygusu, Sahabe efendilerimizin hepsinde hâkimdi. Onlar, ruh dünyaları itibarıyla bir yara alınca hemen Hekim’e koşarlar ve dertlerine çare ararlardı. Bir kusur için günlerce gözyaşı döker ve hatalarının menfi izlerini gözlerinden boşalan yaşlarla silmeye çalışırlardı. İşte o genç de bir hata işlemişti; fakat, çok geçmeden derlenip toparlanmış, derin bir nedametle ürpermiş ve adeta kolu-kanadı kırılmış olarak kendisini Gönüllerin Tabibi’nin (sallallahu aleyhi ve sellem) atmosferine atıvermişti. Her kelimesinden “Mahvoldum ben!” hissi dökülen cümlelerle halini arz etmişti.
Hazreti Ömer (radiyallahu anh), “Allah seni setretmiş, keşke sen de kendini örtseydin, günahını açıklamasaydın, tevbe edip af dileseydin!” demişti. Allah Rasûlü, (aleyhissalâtu vesselâm) önce hiçbir şey söylememiş, ama bir müddet sonra o gence -mealini verdiğim ayet-i kerimeyi okuyarak- namaza sarılıp onunla arınmasını tavsiye etmişti. Bunun üzerine başka bir sahabî, “Ey Al ah’ın Rasûlü, bu hüküm sadece soru sahibi için mi (yoksa başkasına da şâmil mi)?” diye sorunca, Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm), “Herkes için…” cevabını vermişti.
İnsanlığın İftihar Tablosu’nun bu irşadı da göstermektedir ki; insanî kurallar itibarıyla birkaç yanlış bir doğruyu götürse de, Al lah’ın rahmetinin enginliğine bağlı olarak, gönülden yapılan bir iyilik belki bin tane yanlışı yok etmektedir; evet, hasenât seyyiâtı gidermektedir.
31 Ağustos 2016 Çarşamba
Genç bir sahabî
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder