1 Ağustos 2016 Pazartesi

El elden üzülmüş, yar elden gitmiş

Mahbûb-u Hakikî’nin gerçek karasevdalıları da, vuslat mevzuunda O’na kavuşma iştiyakıyla içten içe yanıp tutuşsalar dahi
“Sinelerimiz hicranla ocaklar gibi yansa, belki bazen elimizde olmadan gözlerimizden yaşlar boşalsa yine de Senin yolunda olmak, Senin yolunda ölüp ölüp dirilmek bizim için daha nefis geliyor.” derler. Çünkü bunlar O’nun hakkı; kapıkulu, boynu tasmalı bendelerinin de vazifesidir. Evet gözünü rıza ufkuna dikmiş birisi için dünyevî hiçbir talep söz konusu olamaz/olmamalıdır.
Söz buraya gelmişken antrparantez bir hususu arz etmek istiyorum. Hani Alvar İmamı bir yerde:

“El elden üzülmüş, yar elden gitmiş.

Şu humeka-yı zaman nanay oynarlar.”

diyor. Şimdi günümüzde de bir kısım nanay oynayan humeka-yı zaman var ki kalkmış;

“Bu Müslümanlar dünya saltanatı, güç ve iktidarı peşindeler.”

gibi laflar ediyorlar.
Ben hayatımda –kusura bakmazsanız o kelime ile ifade edeceğim– bu kadar ahmakça bir iddia ile karşılaşmadım. Allah aşkına, şimdiye kadar kaç defa dedim ve yine diyorum; ben Allah’ın rızasına talibim ve O’ndan daha büyük bir şey bilmiyor ve görmüyorum. O’nun rızası dışında başka bir şeye talip olmayı, yüzümü O’ndan çevirip başka tarafa dönme addediyor, bunun adına “döneklik” diyor ve böyle bir dönekliği de alçaklık sayıyorum. Ancak neylersin, Fuzûlî’nin bir münasebetle, “Desem ol bîvefa bilmem inanır mı, inanmaz mı?”
dediği gibi ben de “Bu akılsızlar, bu humeka-yı zaman bilmem ki söylediklerime inanır mı, inanmaz mı?” deyip bir kez daha ızdırabımı terennüm edeceğim. Ancak şunu da ifade etmeliyim ki, onlar inansalar da inanmasalar da, şimdiye kadar bin defa söylemişsem, bıkmadan-usanmadan bin birincisini söyleyecek ve Rabbim fırsat verirse bundan sonra da söylemeye devam edeceğim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder