“ehlullah” dediğimiz Hak dostları sürekli bu hedefi takip etmişlerdir. Onların hemen hepsi senelerce
“Seni isterim Allahım, sadece Seni!..” diye inlemişlerdir. Aralarında tam altmış yıl boyunca “Başka bir muradım yoktur Rabbim; yalnızca Seni diliyorum.. Seni, Seni, Seni…” deyip ağlayanların sayısı hiç de az değildir. Bu güzîde kul arın tesbihleri dahi adeta “Seni, Seni, Seni…” nakarâtından ibarettir.
Meşhur bir menkıbede anlatıldığına göre; Halife Harun Reşit, bazı özel günlerde halkına hediyeler dağıtırmış.
Teb’asını memnun etmeyi ve halkın gönlünü almayı, Rabbin rızasına bir vesile bilirmiş. Yine hediyeler saçtığı bir gün, nedîmi ve doktoru Cafer Bermekî’nin, kapının kenarında boyun büküp beklediğini görmüş. Ona dönerek,
“Caferim, sana da bir ihsanda bulunayım. Herkese bir-iki altın verdim, senin payına on tane ayırayım!..” diye seslenmiş. Bermekî, “İstemem Sultanım..” demiş. Harun Reşit, el i-yüz, ne kadar altın teklif ederse etsin, Bermekî, “istemem” cevabını vermiş. Nihayet, Sultan sormuş; Be adam, peki sen ne istersin?” Cevap, bütün sâdıkların duygu ve düşüncelerini yansıtacak türden olmuş: “Seni isterim Sultanım, seni!.. Ben senin sevgine tâlibim; sen benden razı olduktan sonra sarayını da, malını-mülkünü de zaten kendimin bilirim.”
Evet, her samimi kul, Rabb-i Rahîm’e karşı işte bu hisleri beslemelidir. Zira, tercih hayatî ehemmiyeti hâizdir.
26 Ağustos 2016 Cuma
Halife Harun Reşit
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder