16 Ağustos 2016 Salı

İbret olmaz bize

Kelâmullah’ın bir köşeye atılması, yalnızlığa terkedilmesi, sadece duvarların süsü yapılması ve yalnızca ölülere okunması revâ değildir. O, ölülerden önce diriler için kurtuluş vesilesidir. Onda ferdî ve içtimâî bütün hastalıklarımızın çaresi vardır. Onu böyle görüp böyle kabul etmemek başlı başına bir cefâdır. M. Akif bu hakikati ne güzel ifade eder:

“İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de!

Yoksa, bir maksad aranmaz mı bu âyetlerde?

Lâfzı muhkem yalınız, anlaşılan, Kur’ân’ın:

Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz ma’nânın:

Ya açar Nazm-ı Celîl’in, bakarız yaprağına;

Yâhud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.

İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyle bilin,

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!”

Hâsılı; Kelam-ı İlâhî’den kat’iyen uzaklaşmayan, onu usûlüne göre okuyan, emirlerine uygun olarak yaşayan ve ayetleri yorumlama hususunda haddi aşmayan insan ikrama layık bir Kur’an talebesi sayılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder