Allah (azze ve celle), samimi olarak yapılan iyiliklere bazen on, bazen yüz, bazen yediyüz, bazen yüzbin, bazen bir milyon ve bazen de sayısını ancak kendisinin bileceği kadar mükafat verir. İnsan, o ameline karşılık kendisine nasıl bir mükafât yazıldığını bilemez ama ahirette onun karşılığını tasavvurlar üstü bir sürpriz olarak önünde buluverir. Öyleyse, hiçbir iyilik küçük görülmemelidir. Hangi amelin ötede nasıl bir kıymete ulaşacağı burada bilinemediğine göre, insan her güzel işe kıymet vermeli ve önüne çıkan her hayırlı fırsatı öteler hesabına değerlendirme gayreti içinde olmalıdır.
Mevzuyla alakalı şöyle bir menkıbe anlatılır: Harun Reşid’in hanımı Zübeyde Hatun çok saliha bir kadındır.
Mekke-i Mükerreme’den Arafat’a kadar su kanal arı döşetmiş, o mukaddes beldeyi çeşmelerle donatmış ve Rahman’ın misafirlerinin su ihtiyacını karşılamak için yüzbin altın harcamıştır. Osmanlıların tamir edip yeniden kul anıma hazır hale getirdiği o kanal ar ve çeşmeler yakın zamana kadar da milyonlarca insanın ihtiyaçlarını gidermiştir. Zübeyde Hatun, hicaz su yolunun yanı sıra han, hamam, imarethane ve şifahane gibi daha pek çok hayır müessesesi yaptırmıştır.
Bütün hayatı hayır ve hasenât peşinde geçen bu mual a kadıncağız vefat ettikten sonra, birisi onu rüyasında görmüş ve ona demiş ki, “Dünyada Allah için bu kadar büyük hayırlar yaptın, kim bilir Hak Teâlâ sana Cennet’te ne yüksek bir makam bahşetti!” Zübeyde Hatun’un cevabı şöyle olmuş: “Evet doğru, Rabb-i Rahîm bana
gerçekten de yüce bir makam ihsan eyledi; fakat, bu yüce makamı yaptırmış olduğum hayır müesseseleri nedeniyle vermedi. Bir gün, bulunduğum mecliste ilahiler okunuyor, kasideler söyleniyordu. Sâzendelerin sazlarına vurdukları bir sırada minarelerden ezan-ı Muhammedînin yükseldiğini duymuştum. Hemen “Susun, ezanı dinleyelim!” deyip oradaki herkesi susturmuştum. İşte, sorgu-sual anında, amel erim birer birer sayılıp döküldü. Arafat’a kadar su kanal arı döşeme de vardı onlar içinde. Fakat bana denildi ki, “Seni ezana karşı göstermiş olduğun o saygından dolayı bağışladık.”
Onca amel arasında, ezana saygı gibi zâhiren küçük bir iyilik rahmet deryasının coşmasına vesile oluyor. İşte bahane tanrısı ifadesi de bunu anlatıyor. Cenâb-ı Hak, küçük bir hayrı kulunun kurtuluşuna vesile kılıyor. Bazen müslümanlığın alameti sayılan ezan gibi Allah’ın değer verdiği bir şeye değer vermesinden dolayı, bazen de O’ndan ötürü mahlukattan birine karşı şefkat göstermesi sebebiyle kulunu yüce makamlara yükseltiyor.
27 Eylül 2016 Salı
Harun Reşid’in hanımı Zübeyde Hatun
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder