26 Eylül 2016 Pazartesi

Sen Mevlâ’yı seven de

İmam Kuşeyrî gibi bazı veliler rızayı, başlangıç itibarıyla irâdî ve kulun kesbine bağlı görmüşler; nihayeti itibarıyla da onu, sevdiklerine Hakk’ın irade ve ihtiyar üstü ilâhî bir armağanı olarak kabul etmişlerdir.
Evet, meseleyi terakkî (kulun Yaratıcı’ya yönelip yükselmesi) açısından ele alırsanız, önce kulun kalbinde Cenâb-ı Hakk’a karşı bir meyil, bir sevgi olması lazımdır. Şart-ı âdî planında siz Mevlâ’yı sevince, Mevlâ da sizi sever. Alvar İmamı’nın sözü de bu hususu îma eder

“Sen Mevlâ’yı seven de Mevlâ seni sevmez mi?

Rızasına iven de Hak rızasın vermez mi?

Sen Hakk’ın kapısında canlar feda eylesen,

Emrince hizmet etsen Al ah ecrin vermez mi?”

Demek ki, O’nun rızası peşinde koşturuyorsanız, O da size rızasını yâr eder. Teveccühe teveccühle, nazara nazarla mukabelede bulunur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder