Bugün Yahudi’nin de Hristiyan’ın da, İsrail i’nin de Filistinli’nin de itiraf ettikleri bir gerçek var ki, o güçlü devlet yıkıldığı günden beri bu bölge bir daha huzuru göremedi. O gün İttihatçıların dümen suyunda giden birisi, Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesinden kısa bir müddet sonra, Devlet-i Aliye’ye tâbi toplumların, imamesi kopmuş tesbih taneleri gibi darmadağınık olduğunu görüp bin pişmanlık içinde, “Abdülhamit’in
Rûhâniyetinden İstimdat” dilenmiş ve pişmanlığını şöyle ifade etmişti:
“Nerdesin şevketli Abdülhamid Han?
Feryadım varır mı bârigahına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör mil etin bak günahına.
Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek ey koca sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan.
Asrın en siyasî padişahına.
‘Padişah hem zalim, hem deli’ dedik,
İhtilale kıyam etmeli dedik,
Şeytan ne dediyse biz ‘belî’ dedik,
Çalıştık fitnenin intibahına!.
Divane sen değil, meğer bizmişiz.
Bir çürük ipliğe hülya dizmişi
Sade deli değil, edepsizmişiz!
Tükürdük atalar kıblegâhına!”
İşte, filozof ünvanıyla o gün ihtilalin ideologluğunu yapan şair, iş işten geçtikten sonra bunları söylüyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder