Sermayemiz acz u fakrdır bizim; çünkü, onlar sayesinde çok büyük bir kaynağa bağlanmışız. Kendimiz fakr içinde bulunsak da hazineleri hiç tükenmeyen bir Sultan’ın köleleriyiz; acizler olsak da O’nun kudretiyle güçlenmişiz. O’nun ihsanları karşısında şükür duygusuyla gerilmişiz. Öyle bir şevkimiz var ki, hiçbir zaman ye’se düşmüyoruz/düşmeyiz, her an pür-neşe ve ümitliyiz; çünkü tükenmez kaynaktan nebeân eden ihsan deryasında ilerliyor ve inayet altında bulunduğumuza inanıyoruz. Belki aciz, elsiz-kolsuzuz ama kocaman pehlivanlara da -
Al ah’ın izniyle- pes etmiyoruz. Yunus Emre’nin şu sözlerini değişik münasebetlerle hatırlatmıştım:
Bir serçe bir kartalı
Sal adı vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Ben de gördüm tozunu
Bir küt ile güreştim
Elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım
Gövündürdü özümü
Maruz kaldıkları zulümlere rağmen, dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz olarak mil etin istikbali için koşturan fedakâr insanların bugünkü durumu, bir serçenin bir kartalı sal ayıp yere vurması değildir de ya nedir Al ah aşkına? Küt, eli ayağı olmayan, kötürüm demektir. Şiddet kul anmama, kötülüklere misliyle mukabelede bulunmama, kimseye lanet etmeme ve kavgalara asla girmemeye kesin kararlı, bu konularda adeta birer küt olan hasbî ruhların, kin ve nefretle oturup kalkan nifak şebekeleri karşısındaki hâli, koca koca pehlivanları -Al ah’ın inayetiyle- yere serme değildir de ya nedir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder