Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) “Bu din kolaylıktır. Hiç kimse kaldıramayacağı mükellefiyetlerin altına girerek dini geçmeye çalışmasın; (insanın mutlaka bir kısım eksik ve kusurları olur ve) galibiyet dinde kalır” buyurmuş ve ümmetine bir tavsiyede bulunurken iki şeyden birini tercih edecekse daima kolay olanı tercih etmiştir. Kendisi dinin emirlerini kılı kırk yararcasına yaşasa da ümmetini irşad ederken mutlaka insan fıtratını gözetmiş ve dinin objektifliğine göre hükümler vermiştir.
Mesela; Hazreti Ali ve Osman bin Maz’un gibi bazı sahabe efendilerimiz, dünyevî duygulardan bütünüyle
sıyrılmak, mâsivâyı zihinlerinden tamamen atmak, kalblerini sadece Sultan’a ait bir saray haline getirmek, kendilerini iyice ibadete vermek ve vakitlerinin hepsini Al ah’a kul ukta geçirebilme gayesiyle hadımlaşmak isteyince, Rasûl-ü Ekrem Efendimiz “Allah’ı en iyi bileniniz ve O’ndan en çok korkanınız benim. Bununla beraber, ben ibadet ediyorum ama hanımlarımın hakkını da gözetiyorum. Gece ibadetimi yapıyorum fakat istirahat de ediyorum. Bazı günler oruç tutuyor, diğer günleri ise oruçsuz geçiriyorum. Bu, benim yolumdur. Kim benim yolumdan yüz çevirirse, o benden değildir.” demiş ve getirdiği dinde ruhbanlık olmadığını beyan buyurmuştur.
Mevzuyla alakalı bir rivayet de şöyledir: Bir gün, Selman-ı Farisî efendimiz Ebu’d-Derdâ hazretlerini ziyaret eder.
Ebu’d-Derdâ’nın hanımını eski ve yırtık bir kıyafet içinde görünce, “Bu halin ne?” diye sorar. Kadıncağız,
“Kardeşiniz Ebu’d-Derdâ’nın dünya ile alakası kalmadı” der ve o halinin sebebini ima eder. Ebu’d-Derda hazretleri eve gelince Hazreti Selman’a yemek getirerek, “Sen buyur, ben oruçluyum!” der. Selman-ı Farisî,
“Hayır, sen yemezsen ben de yemem” deyince beraberce yerler. Yatsının üzerinden çok az bir zaman geçmiştir ki, Ebu’d-Derdâ, Hazreti Selman’dan gece namazı için müsaade ister ama o “Biraz uyu” der. Bir müddet sonra Ebu’d-Derda namaza kalkmak için tekrar yeltenince Selman-ı Farisî yine, “Biraz uyu!” der. Gecenin sonuna doğru Selman efendimiz “Şimdi kalk!” deyip arkadaşını çağırır ve beraberce namaz kılarlar. Namaz bitince, Hazreti Selman şu nasihatı hatırlatır: “Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, nefsinin hakkı var, ehlinin de hakkı var.
Her hak sahibine hakkını ver.” Ertesi gün Hazreti Ebu’d-Derdâ durumu anlatınca, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm), “Selman doğru söylemiş, doğruyu göstermiş” buyurur.
19 Ekim 2016 Çarşamba
Din kolaylıktır
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder