İnsan yapıp ettiği hayırlı işlerde ve ibadetlerinde maddî-manevî hiçbir beklenti içinde olmamalı; her şeyi Cenab-ı Hakk’ın rızasına bağlamalıdır. Başka beklentiler içinde olma rıza-yı ilahi peşinde bulunmaya halel getirir. İmam Şatıbî gibi büyükler, açıklamaya çalıştığımız hadis-i şerifle ilgili şöyle bir kıssa anlatırlar. Birisi gelip halinden şikayet eder ve der ki, “Kırk sabah cemaati hiç aksatmadım ama dilimden hikmet incileri
döküldüğüne de asla şahit olmadım. Hadiste denileni yaptığım halde, benim hikmet pınarım neden coşmadı?”
Hazreti İmam, “Çünkü, sen yaptıklarını Al ah’ın rızasına bağlamadın, va’dedilen hikmeti elde etmek için sabah namazına ve cemaate yapıştın. Şayet, sedece O’nun hoşnutluğunu dileseydin, hem rıza-yı ilahiye ulaşır hem de hikmet ehli olurdun.” cevabını verir. Evet, her türlü işimizde Al ah’ın rızası yegâne hedef ve gaye olmalıdır. Salih amel ere ve ibadetlere terettüp eden semereler, o rızaya tabi olarak meccanen verilirse, işte o zaman
makbuldür; aksi halde, onlar asla asıl maksat yapılmamalıdır.
23 Ekim 2016 Pazar
Rıza-yı ilahi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder