Benim Kur’an’a aşina olmam, öğrenmem, okumam, ezberlemem çocukluk yıl arında anne babamın vesilesiyle
olmuştur. Bununla beraber onu hakiki manada bana duyuran, benim nazarımda yücelten ve tek kelime ile sevdiren Bediüzzaman’ın eserleri olmuştur.
Efendimize de aşıktım ben küçüklüğümde. Bir keresinde babam bana “Gece yatmadan önce 1000 defa Kureyş
suresini okursan, rüyanda Efendimizi görürsün.” demişti ve ben hiç tereddüt etmeden o gece 1000 defa Kureyş
suresini okudum. Ama ne zaman ki eserlerde Efendimiz’i anlatan yerleri okudum, Al ah Rasülü (sal al ahu aleyhi vesel em) gözümde bir başka göründü ve onu daha bir başka sevdim.
Kanaat-i acizanemce herkes, her gün hem Kur’an’la hem onu çağımız insanının ihtiyacını karşılayacak şekilde yorumlayan Risaleler’le ciddi meşgul olmalı. Ayrıca herkesin her gün hiç aksatmadan okuyacağı bir hizbi bulunmalı. Sadece bunlarla da yetinmemeli. Üstad 15 günde bir üç ciltlik Mecmuatu’l-Ahzab’ı bitiriyormuş.
Evradda monotonluktan, ülfet ve ünsiyetten kurtulmak için çeşitlilik önemlidir. Yakınlarda bu üç ciltlik dua mecmuasından alınan bazı cami (kapsamlı) dualar bir cilt halinde tekrar basılacak. Keşke herkes aksatmadan okusa. Hazreti Ali’nin ömrü boyunca günlük evradını hiç aksatmadığı söylenir. Ona sormuşlar: “Nehrivan’da da mı?” “Evet, Nehrivan gecesinde bile!” demiş. Benim rahmetli validem de sabahtan akşama kadar Büyük Cevşen’i bitirirdi de bana “Başka okuyacağım bir şey var mı?” diye sorardı.
Evrad u ezkarda bu ciddiyet olursa kim bilir gün gelir büyük zatların duyduğu şeyleri duyarsınız? İmam Şâzelî, Ahmed Bedevî gibi zatlar namazda “Sübhane rabbiye’l-azim” dedikleri zaman bütün zerrat-ı kainatı mülahazaya alarak söyleme seviyesine çıkmışlardı. Adeta bütün kainat onların dil eri ile tesbihat yapıyor gibi bir his bu.
Nitekim Üstad’ın yakın talebelerinden bazılarına yıl ar ve yıl ar sonra “Kardeşim! Ben de Hasan Şâzelî gibi kainatın her bir zerresinin tesbihatını duyabiliyorum artık.” dediği nakledilir. Fakat bu gayret ve mücahedeye bağlıdır. Al ah’a tam teveccühe bağlıdır.
Al ah Rasulü (sal al ahu aleyhi vesel em) bir sahabiye bir gün “İmanın hakikati nedir?” diye soruyor. Sahabi hiç tereddüt etmeden “Ben kendimi her gün Cennet ve Cehennemi müşahede ediyor gibi, mele-i âlânın sakinleriyle beraber olur gibi hissediyorum.” diye cevap veriyor. Efendimiz’in (sal al ahu aleyhi vesel em) bu sahabiye verdiği karşılık şudur: “Sen gerçekten inanmışsın.”
Evet, herkes ama özel ikle turnikeye önce girenler Cenab-ı Hakk’ın geçmişte kendilerine ihsan ettiği nimet-i sabıka adına evrad u ezkar hayatlarına çeki düzen vermeliler, bir disiplin getirmeliler. Kaldı ki bu, kulun Al ah’la, Al ah’ın kuluyla olan münasebeti adına bir ölçüdür.
19 Kasım 2016 Cumartesi
Dua
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder