Aslında ferdin başında bir kayyım olmalı ve başını döndürecek-bakışını bulandıracak dünyalık bir şeye nail
olduğunda o onu yıkmalı. Aynı küçük çocukların özene bezene yaptıkları şeyleri büyükçe bir çocuğun gelip
bozması, dağıtması gibi. Evet, bir kayyım bizim nazarlarımızı dünyaya celbeden şeyleri yerle bir etmeli, ta ki her
şey halisane Al ah için olsun. Zaten Al ah sevdiği kimselere dünyayı nasip etmez. El erini her uzattıklarında
dünya onlardan kaçar. Al ah çeşitli vesileler ile onları dünyaya küstürür. Erzurumlu bir alim vardı. Oğlu öldüğü gün yemyeşil bayramlıklarını giydi ve herkese sürurla mukabele etti.
Diyordu ki: "Al ah benimle muamelede bulundu."
Yaşar Hoca çok anlatırdı: Fatih Cami nde ders veren bir Hüsrev Hoca varmış. Yaşar Hoca da onun derslerine
katılırmış. Çok derin birisi… Bir kızı varmış ve üniversitede okurmuş. Bir gün Yaşar Hoca ders okumak için
hocanın kulübesine geliyor. Bakıyor ki bahçede bir kazanla su kaynıyor. Hoca her günkü gibi dersini takrir ediyor. Tavırlarında, neşesinde hiçbir farklılık yok. Ders bitince diyor ki: "Şimdi sıra cenazemizi defnetmekte. Bizim kız dün gece vefat etti." İşte böylesine Al ah’a iman… O verdi, O aldı. Biz de ölünce O’nun yanına gideceğiz. Yüreği
yanmaz mı, elbetteki yanar. Ama iman her şeyi hal ediyor.
Kalbe dünya sevgisini koymamak.. kalb iki sevgiye dardır, hakikatine göre yaşamak.
21 Kasım 2016 Pazartesi
Kayyım
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder