19 Kasım 2016 Cumartesi

Manâ kökümüz

Bazıları diyor ki: "Bu büyük bir proje. Bir cami hocasının –alaya almak, tahkir etmek için böyle diyorlar-kafasından çıkmış olamaz bu işler." Doğru. Ben hayatımın hiçbir döneminde bu faaliyetlerin benim projem olduğunu, benim kafamdan çıktığını iddia etmedim ki. Al ah’a sığınırım bu türlü iddialardan. Bu her şeyden önce Al ah’a karşı bir küstahlık ve saygısızlıktır. Bunların hepsi Cenab-ı Hakk’ın lütfudur, ihsanıdır. O muhit ilmin, muhteşem kudretin, baş döndüren iradenin sahibi bizleri istihdam ediyor. Bizim manâ köklerimiz ve manevî beslenme kaynaklarımız da bu tip düşünceler içine girmemize manidir.
Bu söz bana bir şeyi hatırlattı: Hazreti Ömer, Yermük gibi çok ciddi bir savaşta ordu kumandanı Hazreti Halid’i vazifeden alıyor. Çok muazzam bir savaş, düşman
kuvvetler müslümanların en az on katı. İslam ordusunda şehit sayısı oldukça fazla. Önemli simalar da var bunlar arasında. Meselâ Ebu Cehl’in müslüman olmuş oğlu İkrime ve Amr b. As’ın bababir kardeşi Hişam da şehid. Ve işte böyle bir savaşta Hazreti Ömer Halid b. Velid’i azlediyor.
Koca Halid sarığı boynunda halifenin karşısına çıkıyor. Halid gibi bir insan: İki devletin başına balyoz gibi inmiş, yerle bir etmiş, tarihte eşini göstermenin zor olduğu müthiş bir erkan-ı harp. Ama sarığı boynunda,
kumandanlıktan azl edilmiş, sıradan bir nefer, Halife-yi rû-yi zeminin önünde. Diyor ki Hazreti Ömer -ruhum ona feda olsun-: "Halid! Biliyorsun seni çok severim. Fakat halk elde edilen zaferleri senin şahsından biliyor. Halbuki ben biliyorum ki bunları bize ihsan eden Al ah’tır. Senin bir mit haline gelmenden, putlaştırılmandan endişe duyuyorum. Azlediş nedenim bu…" Ve Koca Halid o güne kadar emrinde çalıştırdığı bir adamın, Ebu Ubeyde b.
Cerrâh’ın emrine giriyor; giriyor ve hayatının sonuna kadar savaşıyor. Evet Halid, gerçek bir mefkûre insanıydı ve "Âşe hamîden, mâte fakîden – Hep övgüye değer bir insan olarak yaşadı, İslam’ın yitiği olarak da yürüdü öbür âleme." Vefat etti; bir atı kaldı, bir kalkanı, bir de kılıcı. İki devleti yerle bir etmiş adamın arkada bıraktığı mirası işte buydu.Şimdi biz bu tarihi hâdisenin arkasında yatan düşünce, inanç, bakış açısı -ne derseniz deyin- işte ona bağlıyız.
Manâ kökümüz bizim bu. Bundan farklı ne düşünürüz ne de hareket edebiliriz. Onun için bazılarının kendi persektiflerinden, kendi değer ölçülerine bağlı olarak söyledikleri şeyler benim için bir manâ ifade etmiyor.
Evet, günümüzün mefkûre insanları konumlarının farkındalar. Nerede, nasıl davranacaklarını bilirler. O
davranışların sebeplerine de vakıftırlar. Şuurluca yaparlar yaptıkları şeyleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder