20 Kasım 2016 Pazar

Yakinim var ki; istikbal semavât u zemîn-i Asya-bâ

Bundan 80 yıl öncesini düşünün. İslam yeni bir ses ve solukla, yeni bir felsefe ve mantıkla anlatılmaya başlanmış. İnsanlar birilerinin etrafında
hâlelenmis. Sahabe misal ak alınlı, aydınlık yüzlü, gönül insanları hayatlarını koymuş bu işe. İleriye matuf
şahısları adına değil ama din adına bir kısım beklentileri olmuş.
“Yakinim var ki; istikbal semavât u zemîn-i Asya-bâ,Â
Hem olur teslim yed-i beyzâ-yı İslâm’a.”
“Ümit var olunuz, şu istikbal inkılâbâtı içinde en yüksek ve gür sadâ İslam’ın sadâsı olacaktır.
gibi sözler onların beklentilerini körüklemiş. Bir beklenti, bir ümit cemaatı olmuşlar. Müjdesini, bişaretini aldıkları
“Al ah’ın adının her tarafa duyurulması” hakikatı adına her gün güneşin doğuşuyla farklı şeyler hissetmişler. Bir
katrede, bir reşhada beklentilerini görmeye, hissetmeye, küçükte büyüğü okumaya çalışmış, basit sözlerde
büyük manâlar aramışlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder