M. Akif’in, felaket günlerinde yazdığı şiiri dillerinden hiç düşürmez ve şöyle derler:
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz… Sen bize yangın veriyorsun!
“Yandık!” diyoruz… Boğmaya kan gönderiyorsun!
Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfân arasında,
Toprak kesilip, kum kesilip âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!
…………………….
İslâm’ı elinden tutacak kaldıracak yok…
Nâ-hak yere feryâd ediyor. Âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhî?
Ağzım kurusun… Yok musun ey adl-i İlâhî!
Bu sözler, bir mil etin künde künde üstüne yıkıldığı bir dönemde o toplumla bütünleşmiş bir vicdanın sesi soluğudur. Bu çığlıklar, kırılmış bir kalbin feryadıdır. Dolayısıyla, onu o inkisarları içinde mazur görmek lazımdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder