2 Kasım 2016 Çarşamba

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

M. Akif’in, felaket günlerinde yazdığı şiiri dillerinden hiç düşürmez ve şöyle derler:

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Nûr istiyoruz… Sen bize yangın veriyorsun!

“Yandık!” diyoruz… Boğmaya kan gönderiyorsun!

Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,

Yâ Rab, o cehennemle bu tûfân arasında,

Toprak kesilip, kum kesilip âlem-i İslâm;

Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

…………………….

İslâm’ı elinden tutacak kaldıracak yok…

Nâ-hak yere feryâd ediyor. Âcize hak yok!

Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhî?

Ağzım kurusun… Yok musun ey adl-i İlâhî!

Bu sözler, bir mil etin künde künde üstüne yıkıldığı bir dönemde o toplumla bütünleşmiş bir vicdanın sesi soluğudur. Bu çığlıklar, kırılmış bir kalbin feryadıdır. Dolayısıyla, onu o inkisarları içinde mazur görmek lazımdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder