Bir deve kervanı yola çıkmış giderken yolda fakir bir dervişle karşılaşırlar. Derviş kervancıbaşına kendisini de
almalarını rica eder. Kervancıbaşı bu isteği kabul eder, yola revan olurlar. Bir zaman sonra yolda haramiler
kervanı basar ve neleri var neleri yok hepsini alırlar. Dervişe de malı olup olmadığını sorunca o “Benim hiç
param yok, ama kervancıbaşının değerli bir yeleği vardı, onu almayı unutmuşsunuz.” der. Haramiler
kervancıbaşının yeleğini alırken o hiçbir şey söylemez ama dervişe çok gönül koymuştur. Öyle ya; ona o kadar iyilik yapmasına karşılık böyle bir tavırla karşılaşmıştır. Sonra kervan ahalisi bütün varlığını kaybetmiş bir halde
bekleşirlerken devletin askerleri çıkagelir. Haramiler derdest edilmiştir. Bütün gasbedilen mal ar sahiplerine iade
edilir. İşte o anda kervancıbaşı dervişe yanaşır ve der ki: “Baba aşkolsun! Ben sana o kadar iyilik yaptım, sen de
tuttun eşkıyalara benim yeleği haber verdin.” Derviş der ki: “Oğlum, bu haramiler o kadar zulmettiler ki; baktım
gayretul aha dokunmasına dört parmak kalmış. Senin yelek işte o dört parmak yerine geçti.” Evet, Al ah zalimleri iflah etmez. Ancak mazlumun Al ah’ın gayretine dokunduracak liyakati kesbetmesi gerekir.
Eğer o, bu seviyenin eri değilse ve yöneleceği kapıya tam yönelememişse ceza tecil edilebilir. Bugün
müslümanlara revâ görülen zulmü ve bu zulmün gayretul aha dokunmasını da bu zaviyeden ele almak gerekir.
21 Kasım 2016 Pazartesi
Gayretullaha
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder